EJDERHALAR VE DİNAZORLAR
DİNAZORLAR
Dinozorlar (Latince: Dinosauria) 231,4 milyon yıl civarında dünya hayatına egemen olmuş hayvanlardır. Dinozor, Yunancada korkunç kertenkele anlamına gelen iki sözcüğün birleştirilmesinden oluşturulmuştur. Bunun nedeni, geçmişte bilimadamlarının dinozorları bir cins kertenkele sanmalarıdır. Türkçede yaygın; fakat yanlış olarak dinazor diye hitap edildiği de olur. Dinozorlar yeryüzünde ilk kez 230-225 milyon yıl önce göründüler. 135 milyon yıl önce ise çok sayıda dinozor türünün nesli tükenmişti.
Dinozorların 231,4 milyon yıl kadar yaşamasının sebeplerini şöyle açıklayabiliriz:
- Çevreye uyum sağladılar.
- Puflu ve su geçirmez derileri sayesinde korundular ve kuru kaldılar.
- Sert kabuklu yumurtaları sayesinde pek çok yavru yaşadı.
- O dönemde yaşayan diğer hayvanlara oranla daha kolay yürüdüklerinden kolayca yiyecek bulup, düşmanlarından kaçtılar.
- Bazı dinozorlar ot, bazıları da et yediklerinden yiyecek sıkıntısı çekmediler.
- Zamanının en güçlü türlerinden biri oldukları için diğer türde hayvanlar onlara karışmadılar.
Yeryüzünde çok sayıda dinozor türü bulunmaktaydı (850 civarında). Bunlardan kimi bitkilerle beslenirken (sauropod), kimi et yiyordu (theropod). En kalabalık otçul dinozor türleri apatosaurus ve brachiosaur idi. Bunlar gelmiş geçmiş en büyük hayvanlardandı. Örneğin apatosaurus 30 ton ağırlık ve 21 metre uzunluğa ulaşabiliyordu. Ama T-Rex örneğinin en küçüğünün 19,4 metre olduğunu gördüler. Üstelik carnotaurus boynuzlu, çok görülmeyen türlerdendi. Ayrıca ceratosaurus türünün küçük ayakları vardı; ama çok ölümcüldü.
Diğer otçul dinozorlar, kendilerini etçil dinozorlardan korumaya yarayacak özel silahlara sahipti. Örneğin triceratops, başında üç boynuz taşırken ankylosaurus çıkıntılı kemiklerle korunuyor, styracosaurus’un kuyruğunda ise sivri dikenler bulunuyordu.
Tabiki bazı kısa bacaklı dinozorlar vardı. Bunlardan deinonychus gibi ve kuzeni oviraptor gibi dinozorlar örnek verilebilir. Bu dinozorlar süratli ve yırtıcı olabilir.
Etçil dinozorlar, tıpkı insanlar gibi arka ayaklarının üzerinde yürüyorlardı. Ön ayakları çok küçüktüler.
Spinosaurus, Tyrannosaurus, Carnotaurus gibi bazıları son derece büyükken, Compsognathus (yaklaşık 5,5 kg ve 60 cm) gibileri de son derece küçüktü.
Dinozorların yumurtaları oldukça kalın kabukluydu. Bu kabuk içerisindeki yavruyu koruyor ve içindeki özel bağ sayesinde yavru güven içinde büyüyordu.
Dinozorlarla aynı dönemde pterosaurus,archaeopteryx gibi uçabilen canlılar da vardı, ama bunlar dinozorlarla çok yakından ilgili değildi. Aynı zamanda ichthyosaurus ve plesiosaurus gibi çok sayıda yüzebilen sürüngen de vardı. Ama bunlar da dinozorlarla yakın bir ilintiye sahip değillerdi.
Büyük grupların yok oluşu ve evrimsel süreç
1980 de ise Nobel ödüllü fizikçi Luis Alvarez ve oğlu jeolog Walter Alvarez dinozorları bir göktaşının ortadan kaldırdığını ileri sürdü. Alvarezler'in bu görüşü 85'li yılların sonları ve 90'lı yılların başlarında bilim çevrelerinde ağırlık kazanmış ve ilerleyen yıllarda da ortak kabul olmuştur. Yapılan araştırmalar da bu görüşü kanıtlamıştır. Dinozorların nasıl yok olduğuna ilişkin bilim adamlarının sahip oldukları bu görüş dinozorların sonunun 65 milyon yıl önce yaklaşık 10 km çapında bir göktaşının Dünya'ya çarpmasıyla gerçekleştiğini açıklar. Bu göktaşı saatte 54.000 km hızla Meksika'nın Yukatan Yarımadası açıklarında Dünyaya çarpmış ve çarpma anında 200.000 km³ madde buharlaşmış, erimiş ya da yüzlerce kilometre öteye savrulmuştur. Bu çarpma sonucu canlı türlerinin %70'inden fazlası yok olmuş ve 180 km çapındaki, Dünya'nın en büyük kraterlerinden biri olan Chicxulub krateri meydana gelmiştir. Çarpmanın 100 milyon megaton TNT'ye eşdeğer bir enerji açığa çıkardığı tahmin edilmektedir. Çarpma sonucu oluşan toz tabakası atmosferi kaplamış, Dünya aylar boyu karanlıkta kalmış, sıcaklık suyun donma derecesine kadar düşmüş ve asit yağmurları yaşanmıştır. Aylarca süren bu karanlık ve soğuk dönemde bitkilerin fotosentez yapamaması besin zincirini yıkmış ve bu felaketler zinciri de dinozorların sonunu hazırlamıştır. Dünya hiç güneş görmeyince buz devri oluşmuştur. Dinozorlar da bu sırada ölmüştür. Ancak bu sırada dinozorların tamamen yok olmadığı, bazı küçük türlerinin evrimleşerek bugünkü kuşların atalarını oluşturdukları tahmin edilmektedir.
Dinozorların sınıflandırılması
EJDERHALAR
Ejderha Nedir
Eski Türkler ve Çinlilerce hava ve suların hakimi sayılan ve büyük bir kertenkele, ya da yılana benzetilen efsanevi bir hayvan. aslan gibi pençeleri ve kartal kanadı gibi kanatları olan, yılan kuyruklu ve korkunç başlı bir hayvan şeklinde tasvir edilir.Efsanevi bir yaratık olan ejderha ( türkçesi Evren) çoğunlukla büyüsel veya ruhani güçlere, özelliklere sahip, kuvvetli ve büyük bir kertenkele veya başka bir sürüngen olarak tasvir edilmiş, tanımlanmıştır.Genellikle ağızlarından ateş çıkardıkları da söylenmektedir. Batı tasvirleri genellikle kanatlıyken, Doğu’daki tasvirlerde genellikle kanat bulunmaz. Ejderhalarınkine benzer özellikler içeren efsanevi yaratıklar neredeyse her kültürde mevcuttur. Hatta ejderha Çin ve diğer Uzak Doğu ülkelerinin simgesidir.
Ve çoğu zaman iki yüzlü düşmanları belirtmek için 2 başlı ejderha deyimi kullanılır. avrupada uğursuzluk getirdiklerine innanılır fakat uzakdoğuda uğur ejderha ile bir tutulur
Çin de oniki burçtan biri ejderhadır.Avrupada pek çok efsanede kötü karakterdir fakat uzakdoğuda ejderhalar sonsuz iyilik ve bilgelik getirdiklerine inanılır.Pek çok insan ejderhaların gerçekte yaşayıp yaşamadığı konusunda tartışmalar yapılmıştır ,ve hala yapılmaktadır.Hatta ejderhalar hakkında belgeseller bile yapılmaktadır.Şüphesizki geçmişte bulunan(bazı istisnalar hariç)ve ejderha iskeleti sanılan iskeletler dinozor iskeletleridir.Efsanelere göre yumurtlarlar.Bazı mitlere göre yavrularına karşı şaşırtıcı derecede iyi anne olabilirler. Hazine biriktirirler ve onları korurlar. dünyanın hemen her yerinde ejderha efsanelerine rastlamak mümkündür.
“Kainat, acun, var olan her şeyin tümü” gibi anlamlarda kullandığımız evren sözcüğü de etimolojik olarak kökenini ejderha figüründen almaktadır. Türk mitolojisinde dünyanın bir ya da daha fazla ejderha tarafından döndürüldüğü yani “evrildiği” düşünülürdü. Bu ejderhaya da “eviren” denirdi. Daha sonra “i” harfi düşmüş ve sözcük “evren” halini almıştır.
Efsanevi bir yaratık olan ejderha çoğunlukla büyüsel veya ruhani güçlere, özelliklere sahip, kuvvetli ve büyük bir yılan veya başka bir sürüngen olarak tasvir edilmiş, tanımlanmıştır. Batı tasvirleri genellikle kanatlıyken, Doğu'daki tasvirlerde genellikle kanat bulunmaz. Ejderhalarınkine benzer özellikler içeren efsanevi yaratıklar neredeyse her kültürde mevcuttur. Hatta ejderha Çin ve diğer Uzak Doğu ülkelerinin simgesidir. Ve çoğu zaman iki yüzlü düşmanları belirtmek için 2 başlı ejderha deyimi kullanılır.
Böylece ejderha hem biraz koruyucu hem de biraz yok edicidir. Boyun altındaki pulları terstir ve her bir ayagında bes adet parmak bulunur. Bir erkek ejderha disisinden, tepesine dogru giderek incelen dalgalı bir boynuzla ayrılır. Ayrıca disi ejderhanın burnu da düzdür. Kanatlı ejderhalar oldugu gibi, at-ejderha, bogaejderha, köpek-ejderha, kurbaga-ejderha ve balık-ejderha’da vardır. Ejderhaların en önemli düsmanı belki kaplandır ama kaplan baslı ejderhalara da rastlanılır. Görüldügü gibi ejderhalar diger hayvanlara da dönüsebilirler Ejderhalar kesinlikle suyla ilgilidir. Yagmurun ve suyun efendisi, gök gürültüsünün tanrısı ya da yagmurun ve suyun tanrısı olarak anılırlar. Fırtınalar çıkaranlar da vardır. Bazı mitolojilerde ısık tanrısıdır. Yeni dogmus bir ejderha, bir solucan veya bir yılan ya da bir kertenkeleden daha büyük degildir. Ancak çok süratli gelisirler. Ejderhaların kemikleri olduguna inanılan, fosillere ait kemiklerin tıbbi amaçlı olarak kullanıldıklar görülür. Ejderhaların yakınlarında kesinlikle tedavi edici özellige sahip sifalı otlar vardır. Ejderhalar derilerini dökerler ve bazen de kemiklerini fırlatıp atarlar.
Bes ayrı renge sahip ejderha kemiklerinin iç organlara yönelik olarak tedavi edici etkileri bulunmaktadır. Buna göre mavi renk kemikler karaciger ve safra kesesi; beyaz renk olanlar akciger ve ince bagırsak; kırmızı renkliler kalp ve kalın bagırsak; siyah renktekiler böbrekler ve mesane; sarı renk kemikler ise dalak ve mide üzerine etkilidir. Ayrıca ejderhaların tükürügünün de tedavi edici özellikte oldugu bildirilmektedir. Tanrıların, ejderhalar üzerinde yolculuk yaptıklarına inanılır Genel olarak yılan kuyruklu, kanatlı ve arslan pençeli mitolojik hayvanlar olan ejderhalar “uçan yılan” olarak da nitelendirilirler. Kaynagı Eski Babil ve Sümer inançlarıdır. Aslında her ulusun mitolojisinde ejderhalar vardır ve onlarla hep savasılır . Germen kavimlerinin Nibelungen efsanelerinde ve ayrıca Yunan mitolojisi içerisinde korkunç ejderha motifleri vardır ve bunlar çesitli kahramanlar tarafından öldürülürler . Yunanca ejderha “gözcü” demektir. Zaten ejderha, pek çok öyküde kutsal suların gözcüsü ve bekçisidir. Sümer, Babil, Akad ve Hititlerde erkek kahramanlar veya tanrılar ejderhaları öldürürler .
Mitolojide ejderha motifi Türk sanatında da Hint ve Çin sanatı kadar yaygındır. Türk mitolojisinde büyük yılan biçimli olarak betimlenen ejderhaların, üçten yediye kadar degisen sayıda basları bulunmaktadır. Yedi baslı ejderha anlamına gelen “büke” sözcügü Yakut Türkleri tarafından büyüklere unvan olarak verilir. Ejderhaların kuyuların diplerinde sarayları vardır. İnsan eti yiyen ejderhalar, genç kızları buralara kaçırırlar. Ejderha Türk mitolojisinde zaman zaman dünyayı tasıyan bir hayvan olarak da kabul edilir . Dört yön ile iliskisi vardır ve gök ile yer-su kültlerinin varlıgı nedeniyle astrolojiyle iliskili olarak farklı sembolik anlamlar yüklenmistir. Türklerde bir ejderha kültünden söz edilebilir. Ejderhaların, karanlık yer ejderi, . gök ejderi, sarı ejder, agaç ejderi ve kırmızı ejder gibi tipleri bulunmaktadır. Kökenini timsahtan aldıgı ileri sürülür. Ejderha, Eski Türklerin “12 Hayvanlı Takvimi”nde de yer almıstır .
Ejderha Çin’de oldugu gibi, Türklerde de bir hukuki sembol olarak kullanılmıs olmalıdır .
Yunan mitolojisinde ejderha ile ilgili, diger toplumların inançlarıyla paralellik gösteren öyküler anlatılır. Ekhidna adı verilen ejderhanın yeraltında ve yeryüzünde ne kadar korkunç köpek ve canavar varsa, hepsini yarattıgına inanılır. Lerna Ejderi adlı dokuz kafalı bir yılanejder vardır. Herakles’in onun zehir saçan kafalarını kopardıgına ve ölümsüz olan bir kafasını da bir kayanın altına gömdügüne inanılır .
-
ejderhalar yarasa kanatlı
-
dikenli kuyruklu
-
derisi pullu
-
ağzından ateş saçan
-
dev kertenkele yada yılan olarak tarif edilir
-
ejderhalar günümüzde korkunç yaratiklardır ama bazen ilgi cekici hayvanlar oluyorlar.............